KIBRIS ÜZERİNE ULUSLARARASI ORTAK BİLDİRİ
Bu ortak bildiriyi imzalayan örgütler ve siyasi partiler, Kıbrıslı Rumların ve Türklerin ayrımcılık ve dış müdahale olmadan barış içinde birlikte yaşayabilecekleri bir Kıbrıs için çalışmaya söz veriyorlar
Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin “Annan Planı”nın reddedilmesi bu yönde bir adım olabilir.
Kıbrıs Rum tarafında Annan Planı’na Hayır oyu veren büyük çoğunluk şovenist olmakla ve Türk tarafını izole etmekle suçlanamaz.
Onların bu planı reddetmek için geçerli sınıfsal nedenleri var
Annan Planı’nı öne sürenlere karsı güvensizliğin nedenleri.
* Irak’ı barbarca işgal etmeye ve İsrail’in Filistinliler üzerinde uyguladığı baskıyı desteklemeye devam ederlerken, George Bush ve Tony Blair hükümetlerinin Kıbrıs barışına katkıda bulunacakları hiç de inandırıcı değil. Kıbrıslılar, Amerika’nın, Türkiye ve Yunanistan’daki diktatörlüklerin desteklenmesinde ve Birleşmiş Milletler’in 1964 ve 1974’de Kıbrıs’ta başarısız olmasında nasıl bir role sahip olduğunu çok iyi hatırlıyorlar.
* Kıbrıs’ta yaşayan Türklerin ve Rumların, birbirlerinin boğazına yapışmamak için dış müdahaleye ihtiyaç duydukları fikri çok öfke verici. Ve Annan Planı’nın felsefesi de kesinlikle bu. Bu plan İngiltere, Yunanistan ve Türkiye’yi yine “Garantör Güçler” olarak belirliyor. Kıbrıslılar İngiltere’yi, hala adanın %10’unu işgal eden askeri üslere sahip sömürgeci bir güç olarak hatırlıyorlar. Hem Yunanistan hem Türkiye 1974’de askeri darbeyle ve askeri müdahaleyle Kıbrıs’a girdiler. Önerilen Yeni Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Yargıtay’ında ve Merkez Bankası’nda batılı yargıçların ve bankacıların varlığı Kıbrıs’ın, batının “barış planları”nın savaş ve sefalet getirdiği Bosna’ya benzemesine yol açıyor.
* Annan Planı’nın kurumsal ve bölgesel düzenlemelerde denge kurma çabası iki taraf arasında güven ve dostluk kurmayı teşvik eden bir çaba değil. Onbinlerce insan evlerini terketmek zorunda. Kıbrıs Türk Devleti’nde yaşayan Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıs Rum Devleti’nde yaşayan Kıbrıslı Türkler en temel hakları olan oy verme haklarından mahrum kalacaklar.
Bunun demokrasi getiren ve gerginliği azaltan bir yöntem olduğunu söylemek çok zor.
Kıbrıs Türk tarafındaki Evet oyu, Denktaş rejimine karşı ve Yunan ambargosunun neden olduğu izolasyonu ortadan kaldırmak için devam eden yaygın ayaklanmanın bir ifadesidir.
Bir tarafın Hayır demesi ile diğer tarafın Evet demesi arasında aslolarak bir çelişki yoktur. Bu gelişmeler, her iki tarafa da, uluslararası “arabulucu”ların baskısı olmadan birbirlerine doğrudan yaklaşma olanağı sağlıyor.
Her iki tarafta da sol partiler lider politik güç konumundalar. Dimitris Christofias Kıbrıs Rum Parlamentosu’nun başında, Mehmet Ali Talat ise Kıbrıs Türk tarafının başbakanı. Sol, uzlaşmayı sağlama konusunda inisiyatifi ele alabilir.
Bu, Kıbrıs Rum hükümetinin Kıbrıslı Türklere uyguladığı ambargoyu kaldırmasının ve Türk topluluğuna istediği kadar özerklik vermesinin başlangıcı olabilir. Birlik, güç kullanarak ya da şantaj yaparak zorla değil, ancak her iki tarafın özgür iradesiyle sağlanabilir
Biz, Avrupa Birliği’nin bu sürecin iskeletini oluşturabileceğine inanmıyoruz. Avrupa Birliği komisyonu ve başlıca Avrupa’lı hükümetler, ön görüşmeleri, şartları ve koşulları taraflara zorla kabul ettirmenin bir yöntemi olarak kullanmakla ün salmışlardır. Avrupa Birliği’nin Kıbrıslı Rumlara “Annan Planı’na Evet oyu ver ya da” diye baskı uygulaması bunun son örneği. Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesi hakkındaki diplomatik mücadelelerde, aslında Amerikan ve Franko-Alman çıkarlarının çarpıştığı ve Yunan hükümetinin Türkiye’den tavizler koparmaya çalıştığı görülebilir.
Bizler bir Yunanlının ya da bir Kıbrıslı Rum’un Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girişini önlemek için kullanılmasına karşıyız. Avrupa Birliği’ne katılmak isteyip istemedikleri Türk halkının kararına kalmıştır
Türkiye’ye ya da Kuzey Kıbrıs’a refah getirmenin yolu Avrupa Birliği tarafından zorla kabul ettirilmeye çalışılan neoliberal “düzenlemeler” değil, özelleştirmelere, işten çıkarmalara, ücretlerin dondurulmasına ve benzeri diğer saldırılara karşı birleşen işçilerdir. Kıbrıs, Rumların ve Türklerin aynı sendikalara ve sol partilere üye oldukları uzun bir geleneğe sahip. Daha iyi bir geleceğe giden yolu açmamızın yolu bu geleneğe bakmaktır.
Dünyanın her yerinde yeni bir anti-kapitalist hareket, başka bir dünyanın mümkün olduğu umudunu vererek büyüyor. Kıbrıs bunun dışında değil. Bu uluslararası hareket, Kuzeyde ve Güneyde yaşayan insanlara esin kaynağı oluyor. Bu hareketi Türkiye’de, Yunanistan’da ve Kıbrıs’ta inşa etmek adadaki barışı ve dostluğu güçlendirebilir.
Savaş karşıtı hareket bu doğrultuda bir ilerleme sağladı. Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Bush’un savaşına karşı birlikte gösteri yaptılar. Bu gösteriyi yapanlar, geçen sene Türkiye’de yapılan ve Irak savaşında Kuzey cephesinin açılmasını engelleyen gösterilerden cesaret aldılar ve şimdi, bu yıl 26 Haziran’da Bush’a “sıcak” bir hoşgeldin demeye hazırlanıyorlar. Yunanistan’daki savaş karşıtı grevler ve gösteriler de benzer bir role sahipler. Blair’in krizi ve İngiltere’deki savaş karşıtı hareketin çok büyük oranda büyümesi, Kıbrıs’ın, gelecekte, Ortadoğu’daki emperyalist saldırganlık için bir basamak olmaktan kurtulma mücadelesinde kritik bir etken
Bizler bu doğrultuda devam etmeye söz veriyoruz. Bütün aktivistleri ve sol güçleri daha güçlü bir savaş karşıtı hareket inşa etmeye ve şunları talep etmeye çağırıyoruz.
İŞÇİ DEMOKRASİSİ – KIBRIS
SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ – İNGİLTERE (SWP)
DEVRİMCİ SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ – TÜRKİYE (DSİP)
SOSYALİST İŞÇİ PARTİSİ – YUNANİSTAN (SEK)